İNSAN

Hak Tealâ halk etmiş insan diye

Eşref-i mahlûk vasfı sultan diye

 

Keşfolur ona sırrı mahlûkâtın

Kevn ü mekânın külli mevcûdâtın

 

Akl almaz sırr-ı hilkat-i Âdem’i

İhtiyâr ede amma ki ademi

 

İtirâzımız yok hüviyetine

Amma sualim var mahiyetine

 

Var mı hepsinin kavlinde salâbet

Kaç kişi eder ahdine riâyet

 

Yok muydu hepsi o Bezm-i Elest’de

Bir garib hal ki izahtan vâreste

 

Cevâbın var mı bilen bu sualin

Keyfiyeti ne bu acayib hâlin

 

Et mi, kemik mi, madde vü mânâ mı

Medd ü cezir mi, bir kuru hayât mı

 

İnci mi, lâl mi, o rûh-u revan mı

Zarf mı, mazruf mu, küllî bir zeban mı

 

Can içre can mı, özden içre öz mü

Cânânı özden gözleyen o göz mü

 

İnsan mı aceb nun üstünde nokta

Rabbanî matla, küntü kenze makta

 

O nur-u mahz mı, serâpa türâb mı

Sırr-ı vahdet mi, serâpa serab mı

 

Tanbur mu, tel mi, sadâ mı, mızrab mı

Nay mi, nayzen mi, nefes mi, hitab mı

 

İmbik mi, mâ mı, mâ-i mukattar mı

Lâmı cimi yok aceb katre âb mı

 

İnsan ne demek ünsiyetle müştak

İnsan ne demek mahlûkata revnâk

 

İnsandır insan, bu âleme sultan

İnsandır elbet, mahzar-ı Hâkk olan

 

Muammâdır bu çözülmez esrârı

Farkeder ancak basîret basarı

 

Fazla mı az mı gerçeğe hitâbın

Niyaz mı, naz mı sual u cevâbın

 

                          Konya, 1979